Nihayetinde termoslar, içinde bulunan ısıyı muhafaza etmesi için kullanılır. Sıcağın ya da soğuğun bir adım önde olması ne kadar mantıklı olabilir?
Gelin, bu soruların cevaplarını verelim.
Bu sorunun cevabı, ısı transferiyle ilişkilidir.
Temel olarak iki nesne arasındaki sıcaklık farkı ne kadar büyükse, aralarındaki enerji transferi yani sıcaktan soğuğa aktarım o kadar hızlı olur. Aslında sıcak ve soğuk algımız da bu sorunun cevabını bize verebilir.
Şöyle ki oda sıcaklığının 21°C olduğunu düşünelim. Su 32°C donar ve 100°C’de kaynar. Bu sebeple oda sıcaklığı ile buzlu bir içeceğin termosu arasındaki fark, oda sıcaklığı ile ocaktan alınmış sıcak bir yemeğin termosu arasındaki farktan çok daha küçüktür.
Ayrıca termosu her açtığınızda bariz miktarda ısı transferi gerçekleşir.
Yani kahveniz soğuyacak ya da suyunuz ısınacaktır. Fakat daha büyük sıcaklık farkı sebebiyle kahve ile soğuk hava arasında daha fazla enerji aktarılacaktır. Daha küçük sıcaklık farkı sebebiyle soğuk su ile daha sıcak hava arasında çok daha az miktarda enerji aktarılacaktır.
İnsan algısının devreye girdiği yer de tam olarak burasıdır. Kahvedeki sıcaklık değişiminin, sudaki sıcaklık değişiminde daha fazla farkında olacağız. Bu durumda termosların sıcak içecekleri sıcak tutmaktan çok, soğuk içecekleri soğuk tutmakta çok daha iyi olduğunu düşünürüz.
Ancak aktarılan ısı enerjisi yüzdesi göz önüne alındığında termoslar, sıcaklık spektrumunun her iki ucunda da eşit derecede etki gösterir.
Yani termosların sıcak tutmaktan çok soğuk tutmada daha etkili görünmesinin sebebi sıcaklık değişimine ilişkin algımızdır. Kahve ve çorba gibi oda sıcaklığından önemli ölçüde daha sıcak hazırlanırken soğuk bir içecek, oda sıcaklığına çok daha yakındır.
Isı transferi gerçekleştiğinde de sıcak sıvılar değiştikçe ısı enerjisindeki farkın daha fazla farkında oluruz.