Yeni Şafak yayın hayatına başlayalı tam 30 yıl olmuş.
Zaman çabuk geçiyormuş.
Yeni Şafak, 1994 yılındaki kısa bir serüvenden sonra 1995’te bambaşka bir ekiple yeniden yola çıktı. Ben ilk çalışanlardan biriyim. Mart 1996’da henüz üniversite öğrencisiyken işe başvurdum.
“Seni hemen İstihbarat Servisi’ne alamayız ama Arşiv’de ihtiyacımız var. Arşiv’de çalışmak istersen gel” dediler. Benden önce Murat Zelan, Arşiv ekibindeydi. O ayrıldı, ben dahil oldum. Arşiv deyince aklınıza tozlu raflar, yarı bodrum karanlık bir yer gelmesin. Bütün gazete aynı kattaydı. Mehmet Kaya’nın başında olduğu Arşiv de gazetenin merkezinde ve geniş odalardan birindeydi.
O tarihte fotoğraf ve haber arşivleri henüz bilgisayarda tutulmadığı için sayfalarda kullanılacak bütün resimler Arşiv Servisi’nden temin ediliyordu. Google olmadığı için eski tarihli gazeteler ve dergilere sadece Arşiv’den ulaşabiliyordunuz. Güncel gazete ve dergileri okumak isteyenler ve kulis (dedikodu diyebilirsiniz) yapmak isteyenlerle de hareketli bir yerdi burası.
Arşiv’de geçirdiğim zamanlar verimliydi ama ben muhabir olmak istediğimden 5-6 ay sonra, birkaç kez İstihbarat Servisi’ne geçmek istediğimi iletmiştim.
Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ocaktan’ın bahaneleri hazırdı: “Sen bize Arşiv’de lazımsın” ya da “Şu an İstihbarat Servisi’ne kimseyi alamıyoruz.”
Mehmet abi bunları söylerken İstihbarat Servisi yeni gelenler, işten ayrılanlarla kaynıyordu. Bunların baştan savmak için söylendiği belliydi. Tabii beni en fazla birkaç ay daha oyalayabildi.
O tarihte Kanal 7’ye geçen rahmetli Akif Emre bana iş teklifinde bulundu. Akif abiye “İstihbarat Servisi’ne geçmeyi başarırsam Yeni Şafak’ta kalırım. Geçemezsem gelirim” dedim.
Sonra da Mehmet Ocaktan’a gidip ayrılacağımı haber verdim. Bu arada gazetenin seri ilan sayfasında “Arşiv’e eleman aranıyor” ilanı bile çıktı. Geriye dönüş yoktu. Ama plan tıkır tıkır işledi ve Mehmet abi çaresiz beni İstihbarat Servisi’ne götürüp servis şefi Halit Çelik’e “İdris artık sizde çalışacak” demek zorunda kaldı. Zaman gerçekten çabuk geçiyor ama hikayenin bundan sonrası uzun. Belki bir gün yazılır!